Perşembe, Mayıs 31

Evet bunları ben yaptım noolmuş yani?

Bu rezilliğimi o anlatmadan önce ki bunu yapmak için can atıyordur, ben anlatayım.


Efendim malum iş için kuaförün yolunu tuttuk. Onun ilk deneyimi (kuaförde) olacak. Benimse daha önceden bu konuda kara bir geçmişim var. Sıra ona geldiğinde acıdan kıvranacağını, ağlayacağını düşünüp keyifleniyorum. "Dalga geçmeye malzeme olacak." diyorum.
Sıra var, bu arada bir de fön olsun deyip oturuyorum. Oturmaz olsaydım diye de defalarca iç geçiriyorum. Kız saçlarımı tutam tutam fönlemeye başlıyor. Fönlenmemiş saç tutamı dakikalar geçmesine rağmen azalmıyor. Çünkü hem ağır hem de az miktarda saçla çalışıyor. Malum iş koltuğu boşalıyor ve Patlak oturuyor. Aynadan yan gözle dikizliyorum. Bizimkinin gıkı çıkmıyor. Saçlar fırçayla çekiştirilmeye devam ediyor. Tam bitti dediğim anda kız tekrar baştan başlıyor. İki kat yapıyor. Ha deyse tamam. Ama fön iki saat sonra bozuluyor zaten. Şu anda ise tanınmaz halde. Bizimki işini bitirip kalkıyor . Sıra bende. Acımasız kız hunharca kaşlarımı çekiştiriyor. Her darbede yüreğim daralıyor. Fönde de daraldım zaten. Patlak dayanamayıp yanımıza geliyor. Kokusunu alıyor tabi olacakların. İçimden sürekli kendimi telkin ediyorum"Acıyı hissetmiyorsun, acıyı hissetmiyorsun. Ayyyyy!!!!" Solumda nasırıyla "Seni hınzır seni." diye konuşan rakip okulun öğretmeni. Sağımda Çatlak. Tepemde acımasız kız. Yüreğim daralıyor. Elektrikli sandalyeye oturmuş gibi hissediyorum. Sonunda itiraf ediyorum. "Şey aslında benim canım çok yanar. SOLDAKİ İSE DAHA DA ACI VERİR." Tabi Patlak bu itirafla püskürüyor. Battı balık misali ilk deneyimimde ilk kaşımdan sonra beni bırakması için kadına yalvardığımı, ağladığımı söylüyorum.
Dayanamayıp elimi tutuyor. "Şimdi bitecek" diye teslli ediyor. O da ne? Elinde iple öteki cani kız da geliyor. "Bırakın beniiii" çığlığım ortalığı yarıyor ama nafile. Bu duruma uygun bir atasözü biliyordum ama unuttum. Hatırlayan yazıversin. Hani birini düşürmek isterken kendi düşen gibi bişey işte. Ama yemin ederim kaç saat oldu hala kaşlarım zonkluyor. Bir de kim çıkarmış bu işi allah aşkına. Herkes kaşıyla gözüyle durunca olmuyor mu yani?

Etiketler:

 
posted by çatlak at 01:14, | 0 comments
Pazartesi, Mayıs 28

külliyeden eski arkadaşlar çağırıyo..

evet efendim.. bi kere önce ben yazacağım için kendini paralayan canım çatlak'ımın yüzünü görmek isterdim şu an.. hahahahah..
neyse efendim.. meşhuuuuuuuuuur beyazıt külliyesi'nde okulumuzun cart curt kulüplerinin düzenlediği bi anadolu bilmemnesi gösterisi vardı cuma akşamı... çatlak ve patlak kendilerini derinden derinden çağıran bu mekana kayıtsız kalamadı tabii ki..
neden mi..
efenim osmanlı zamanında darüşşifa denen mekan delilerin ( kibarca akıl hastası diyelim hadi ) su sesi ve müzikle tedavi edildiği ( tedavi edildiği sanıldığı hahaah ) bi yer.. bi kere ortam olsun akustik olsun pek hoş.. yani oraya bi gripin konseri yakışırdı... :) bööle bi avlu etrafında odalar.. odalarda pek bi deli deli bakan tipi kaymış mankenler.. birinin altında "kara sevdalı" yazıyor.. çatlak yorumluyor.. "aha lan bu aynı sen".. başka bi odaya giriyoruz.. "depresif psikoz".. "hah bu da sensin o zaman".. bööle yok ilaç odaları yok şurup odaları.. koca koca kerpetenler.. kazanlar.. zaten çatlak mankenlerden deli gibi korkuyo.. koluma yapışıyo.. "bak lan gerçek gibi lan anaaa"
bi de duvardaki çizikleri gösteriyo.. "bak kızım bunlar da onların zamanında kalma".. nerden biliyosa..
sonra programa girdik.. kendisi habire şalımı çekiştirerek dövmemi kapama telaşından ne olduğunu anlayamadı sanırsam.. bi de erzurumlu bi türkü söylediler.. onda fenalaştı :)
çıkışta çatlak'ın kocasını beklerken bahçede oturduk.. bi yandan gök gürleyip şimşek çakarken.. saat de epey geçken.. kendisi küçük çapta komalardaydı:
- şşşş... lan bi ses duydun mu.. bak bizi çağırıyolar laaaan

bizi değil kızım.. seni çağırırılar olsa olsa.. :)
 
posted by patlak at 17:38, | 1 comments
Perşembe, Mayıs 24

Geri Geldik

Yorgunduk, yoğunduk, kafamız karışıktı...... Bahane çok yani. Ama artık döndük. Bu arada neler olmuş diye şöyle bir düşündüğümde işte aklıma gelenler:





1-İşten eve dönerken Patlak serviste yumruk atıp dudağımı patlatmış. Daha önce de benzerini yapmıştı zaten. İşte o zamanda acı içinde anlattığım olaya burada da yer verelim.


(BUNU BANA KİM NEDEN VE NASIL YAPTI?




İşte suç aleti, silah, kafa şişiren...
Dostun daha doğrusu dost bildiğinin , en yakın sırdaşın, arkadaşın, seni yaraladığı , kafana hunharca fırlattığı alet.
Neden?
Süslü püslü kokoş giyinip, hava attığı parlak ayakkabılarını masanın altında çıkardığı ve parmaklarını birbirine sürtüştürdüğü anı yakalayıp, bu anı belgelemek için çekilmeye çalışılan fotoğraf, işte bu hain saldırının sebebidir. İşte o anda kafaya gelen bu silahla kafamdaki yarı fındık büyüklüğündeki şişin sorumlusu bu bahsi geçilen dosttur.
Hatta yarı baygın yere düştüğümde yüzüme bile bakmayıp, acımasızca muhabbete devam eden de ta kendisidir.
Ama en önemlisi bu muhabbeti bana yazdıracak kadar bana malzeme veren, buraya bunu yazdığım için bana kızmayacak olan, tek arkadaşım, neşe kaynağım da yine aynı şahsiyettir. :P) demişiz zamanında. Valla bu sefer demiyorum. Dudağımdan kan aktı. Ve de şişti.


2-Oğluşuna doğum günü hediyesi "balık alıyım mı, temizler misin, sana sorayım önce ." demişim Şimdiye kadar hiç balık beslemediğini ve akvaryum temizlemediğini komik derecede öğrenmişim. Ayy söylemeyin kimselere ama bu zavallım elde süzgeçle akvaryumun içinden balık boklarının tek tek toplanacağını zannediyormuş. Keşke söylemeseydim de uğraşsaydı biraz.


3-Birlikte daha önce aldığımız kardeş düğününde giyilecek elbise herkes tarafından "gelinliğe benziyor" diye nitelendirilince birlikte yine kardeş düğününde giyilecek elbise aramışız.(Ayrıntılar daha sonra)


4-Sevgili Patlak'ım kendine bensiz takıldığı farklı bir mekan edinip sonra da dün gece mekana son noktayı güzel koymuş.



5-Yine diyeti bozmuşuz.


6-Gene diyete başlamışız.

7-Sonra gene diyeti bozmuşuz.



8-Ayrı durduğumuz her saniye işkence olduğundan Patlak bana hat almış. Kimileri bunu kıskanmış ama ne yapalım... Artık telefon kulağa yapışık dolaşıyoruz. Nasıl olsa beş dakikası bir kontür.


9-Hayatta hep isteyip, sahip olamadığım bir şeyi bana almış. O şeyi bana kullandırmayan kişi de kıl olmuş.


10-Çok gülmüşüz.Çok eğlenmişiz.

12-Ve çok gülen biraz da ağlar misali, Patlak'ım çok önemli bir karar almış. Benden binlerce kilometre uzağa taşınmaya karar vermiş. (Bunun ayrıntıları da sonra)


İşte zamanböyle geçmiş. Arada bahsedilemeyen ya da unutulan çok şey var. Zaman yine akıp gidecek. Bir yıl sonra burada yine birlikte yazıyor olacağız ama yan yana olamayacağız. Büyük ihtimalle ben birlikte gezdiğimiz sokaklarda anıları hatırlayıp iç geçirecek ya da boşalttıkları evin önünde sızana kadar içip "Nerdesin ulan Patlaaaaaaak" diye nara atıyor olacağım.
 
posted by çatlak at 13:18, | 5 comments
Pazar, Mayıs 6

dikkat dikkat

bir süredir - kendi derdime düştüğümden beri - burayı ihmal ettim.. sanmayın ki bu çatlak rezilliklerine ara verdi.. ha şu yazmadığım arada ne oldu derseniz:
delirdi...

ciddi anlamda hem de...
bakın hiçbirşekilde müdahele etmeden migros'ta yaşadığımız olayı aynen yazıyorum..

kasada..
ben aldıklarımı torbalamaktayım.. bu çatlak da hemen kasanın başında... arkasında ve de yanında bir grup insan..

- anne..
( bakın bana diyor kendisi )
.....................
yanda duran kadın gözleri pörtletmiş bize bakıyor durumu anlamaya çalışıyor..
ama çatlak rezilliğe doymuyor..
- şu son yaptırdığın botoks bayağı işe yaradı anne..
çüş..
gülmeye başlıyor bi süre sonra.. migros'u terkederken.. arkamızdan ne konuştular diye düşünmeden edemiyoruz tabii.. ama kendisi durumdan memnun..
- kızım çok sevdim ben bu muhabbeti.. hep yapcam ben bunu.. hahahaha
bi hunisi eksik valla kafasında...

Etiketler:

 
posted by patlak at 13:41, | 2 comments
Cuma, Mayıs 4

de bana

tamam biz delirdik.. tamam kabul ettik.. ama bizi delirtenin hiç mi suçu yok be çatlağım..
 
posted by patlak at 08:55, | 0 comments
Perşembe, Mayıs 3

Vay vay vaaaaaaay


Sen bir kat üstümde yiyecek diyarında tıkın. Bir alt katındaki kankin aklına hiiiiiiiiç gelmesin öyle mi? Biz karnımız gurul gurul burada çalışırken, odada seni ve ziyafetini basan başka insanlardan duyalım acı gerçeği. Haaaa bir de telefon edip bunu yüzüne vurup, bir de yüzsüzlük yapıp "bir iki lokma bir şey at" deyince karşılaşılan durum da cabası. Bir peçetaya sarılı bir lokma simit, iki parça sevmediğim türden kek, bir de oyalanalım diye kıntırık iki bisküvi. Bir de "yok yok o gördükleri gerçek meyve değil, sabundu" diye uydur. Vay beeeee.

Etiketler:

 
posted by çatlak at 14:43, | 1 comments
Salı, Mayıs 1

bi bakıcaz...

ha şimdi bu çatlak ağzını yaya yaya sırıtıp dans etmekte ya orda burda.. hani dans ayakkabıları, her hafta özene bezene giyinip gittiği dans dersleri.. yok çaçaça.. yok bilmemne..
hadi bakalım sevgili okuyucu.. yarın akşam sıkıntıdan patlama ya da gülmekten ölme risklerini göze alıyorum ve ilk defa kendisinin dans dersine gidiyorum.. bakalım neymiş olayı.. ne yapıyormuş mekanda...
ben mi..
yok haaaşa... ben dans etmem ( o manada :)
 
posted by patlak at 22:23, | 1 comments